Çocukluğunda uzun süre babasının cinsel istismarına maruz kalan bir kadın artık kendisine yaşatılanların üstünü örtmek istemiyor… Çalınan çocukluğu için, bugününü yaşayabilmesi için… Bir daha hiçbir çocuğunun bunu yaşamaması için…
Nasıl bir ailede büyüdün önce onu anlatır mısın?
Biz babaannemler, halamlar, amcamlar aynı evin içerisinde yaşıyorduk. Annemi bir köyden gelin alıp getirmişler. İlk çocuk olduğum için babaannem tarafından epey şımartıldım. Erkek çocuk olmamı bekliyorlarmış. Özellikle annem. Bu bende hep bir eksiklik duygusu yarattı.
Ailem pazarcıydı. Hep yıllarca aynı mahallede oturdular. Aynı pazarlara çıktılar. Çok iyi tanınırlar ama çok sevilmezlerdi. Geçenlerde annemin ameliyat için kan gerektiğinde, kan verecek kimseyi bulamadılar…
Maddi durumları iyiydi. Babanın cebinde tomarla para hep görünürdü. Mahallenin çocukları bu yüzden beni ve kardeşimi dışlarlardı. “Siz zengin çocuğusunuz!…” Ben anlamazdım bizi niye dışlıyorlar. Benim yırtık ayakkabımdan başparmağım görünürdü. O şekilde okula giderdim…
Hep anlatırlar. Dolabı açtığımız zaman bir tane zeytin olurmuş. “Onu ben mi yiyeceğim, kardeşim mi?…” Birbirimize bakarmışız. Sonra kardeşimle babaanneme gidermişiz. “Babaanne biz açız, bizim karnımızı doyur .”
Gecenin yarısı alkol alır gelir, annemi uyandırır. “Hadi kalk oynayacağız seninle… İçmeye gideceğiz seninle… Anne itiraz edince anneyi döverdi. Evde sürekli kavga vardı. Babam defalarca gözümün önünde intihar etmeye kalktı. Annesini dövmeye, öldürmeye kalktı. Kısacası bol kavgalı bir evde yaşadım ben.
İstismarların başladığı zamanı hatırlıyor musun?
Hatırlıyorum… Korona hastalığına yakalandığım dönem her şeyi net bir şekilde hatırladım… Sokakta oynarken annem çağırdı ; “Hazırlan kınaya gidiyoruz!” Bir akrabamızın kına gecesi vardı. Bizim kıyafetlerimiz annenin yatak odasında olurdu. Evde de kimse olmadığı için ben üzerimi yatak odasında değiştiriyorum. O ara kapı açıldı. Babam geldi içeri. Üzerimde sarı bir bluz vardı. Göğüslerim yeni çıkıyor. Geldi, elini bluzun içine soktu, dokunmaya başladı. “Bunlar ne güzel olmuşlar. Bunlar kocaman olacaklar. Öpeceğiz bunları… Emeceğiz bunları” diyerek göğüslerimi emmeye başladı.
Sonra bıraktı beni. Ben ne olduğunu falan anlamadım. Kına gecesine gittim . İnsanlar oynuyor, beni oyuna çağırıyor… Oynuyorum ama hep şeyi düşünüyorum “Babam beni niye öyle sevdi.” On iki yaşındaydım. Uzun bir süre sonra ara ara geceleri gelmeye odama gelmeye başladı.
(Kendini iyi hissetmediği için bu kısmı yarım bırakmak zorunda kaldık.)
Yardım almayı düşündün mü?
Ben durdurabileceğimi düşünmüyordum. Durdurabileceğimi düşünmediğim için çözüm olarak istismarı yaşadığım gecenin sabahı kalkıp, anneme şunu diyordum; “Anne ben on beş yaşındayım. Şimdi intihar etsem Allah beni affeder, cehenneme göndermez belki…” Annem çok inançlı biriydi. Hatta bir kere teşebbüs ettim. Komşular falan gördüler. Balkondayken… Annem “ Sen ne yapıyorsun?” diyerek çıkışınca, atlayacağımı söylemekten bile korktum.
On altı yaşında anneme söylemeye karar verdim. İstanbul’ dan yazlığımıza gelmişiz. Babamla denizdeyiz. Yüzmeme yardımcı oluyormuş gibi yaparken, birden bacaklarımın arasında babamın parmaklarını hissettim. Orada farklı bir uyanma yaşadım. Dedim yanlış bir şey yapılıyor bana. Şu an bir şey yapılıyor, çıkmam lazım. Bir sinir krizi geçirdim. Ağlıyorum… Bağırıyorum… Hemen yazlıktan İstanbul’a getirdiler beni. “Ne oluyor sana? Niye bu kadar kötüsün?”…
Ertesi gün anneme söylemeye karar verdim. “Anne, babam…” dedim. Devam edeceğim sırada, babam sesimizi duymuş içerden, geldi annemin göremeyeceği bir yere saklanarak, bana sus işareti yaptı… Mecbur sustum. Çünkü ya öldürecek ya tanımadığım biriyle evlendirecek ya da götürüp yuvaya bırakacak. Sustum…
Annem yıllar sonra ilk defa ameliyat olacağı zaman; “Sen uslu uyumlu bir çocuktun sana sonradan ne oldu?” “O yaz bir şey olmuştu. Sen söyleyecektin?” “Şimdi zamanı değil, başka zaman…”dedim. Çünkü anneme söylemeye o zaman hazır değildim. Hazır olduğum zaman da annem kabul etmedi. Aslında biliyordu. Olan biten her şeyi biliyordu…
Babanın başkalarını da istismar ettiğini de düşünüyor musun?
Ben geceleri erken yatmayı sevmezdim. Uyuyamazdım. Yine uyuyamadığım, annemle babamın, benim uyuduğumu zannettikleri bir gece, konuşmalarını duydum. Annem babama hesap soruyordu, bir akrabamızı kastederek; “ Onu nasıl öpersin? Onun a… nasıl ellersin?” gibi şeyler… Yüzleşmelerim sırasında bu konuyu istismar edilen kadına açtığımda; “Sakın bu konudan bahsetme. Ben öyle bir şey yaşamadım. Ben senin için hiçbir şey yapamam.” diyerek konuyu kapattı.
Sonra babamın halasıyla ilgili de anlatılan şöyle bir şey var. Annem ben on dört, on beş yaşlarındayken, kıyafetlerimle ilgili beni uyardığında şöyle bir şey demişti. “Bak baban bile öz halasına, mini etek giydiği için arkadan saldırmış. Baban halasına böyle yapıyorsa dışarıdaki adamlar sana ne yapar? Düşün…”
(Röportajı tamamlamak için iki gün sonra görüştüğümüzde gündemi bambaşkaydı. Babasının istismarlarıyla ilgili yeni bilgiler edinmişti. Kabullenilmesi çok zor olan bu bilgilerin ağırlığına rağmen, konuşmakta ısrar etti.)
Annemlerle aynı mahallede oturan bir arkadaşım bugün beni aradı. Annemle babamı neden ziyaret etmediğimi öğrenmek için…Söylemeyi düşünmüyordum, ziyaret etmem gerektiği konusunda ısrar edince, dayanamadım anlattım neler olduğunu. Arkadaşım sinir krizi geçirdi. Çünkü babam arkadaşımı da istismar ettiğini öğrendim. Ve o arkadaşım kendisinden başka dört arkadaşımızdan daha bahsetti… Annemin de bunları bildiğini ve göz yumduğunu. “Size geldiğimde annende orda olurdu. Baban beni istismar ederken annen arkasını döner, biz yokmuşuz gibi davranırdı…”
Mahallenin bütün çocukları…
Çocuklar sokakta oynarken kızları kuytuda sıkıştırıp donunu indiriyor ve onların karşısında, cinsel organına dokunuyor… Kızlar onu gördükleri yerde kaçışıyorlar…
Yani…O kadar öfkeliyim ki… Onun şu anda genlerini taşıdığım için kendimi parçalamak istiyorum. Şu an ona benzeyen yerlerimden nefret ediyorum…
İstismarlar nasıl sonlandı?
On yedi yaşındayken bir tane arkadaşım vardı. Çok cesur bir kızdı. Mükemmel bir ailesi vardı. Ailesi beni de kızları gibi görürdü. Ben babamdan korktuğum için çekinerek giderdim onlara. Arkadaşım bize gelsin isterdim. Derdi ki “Allah’tan başka hiç kimseden korkmam. Öleceksem de ölürüm, yaşayacaksam da yaşarım, kimseye minnet etmem.” Onun o özgüveni bana cesaret verirdi. “Arkadaşım böyle düşünüyorsa…Tek başına, her şeyle baş edebileceğini düşünüyorsa… Ben de yapabilirim.” diyordum. Bir gün yine arkadaşıma gitmek için hazırlanıyordum ki babam geldi içeriye. Yine taciz etmeye başladı. Dedim “Bırak beni! Bak eğer bir daha yaparsan anneme söyleyeceğim. Herkese söyleyeceğim. Seni de öldüreceğim, intihar edeceğim.” Ondan sonra. “Aman sakın yapma… Kimseye söyleme…” Büyümüştüm artık. Daha güçlüydüm kendimden emindim. Artık söyleyeceğimi biliyordu. Ondan sonra uzak durdu benden.
Evden çıkman nasıl oldu?
On dokuz yaşına geldiğim de eşimle tanıştım. İş başvurusunda tanıştık. O evlenmemizi isteyince, evlenerek çıktım evden.
Evlilik hazırlıkları sırasında çeyiz düzenlerken, annem küçük bir bez parçası vermiş teyzemlere. Kız mıyım değil miyim, görmek için. Teyzemleri de tembihlemiş; “İşte ilk gece bunu orasına tutsun. Ne var ne yok bir bakalım…” Teyzemlerde anlatıyorlar bana “Bak bunu böyle böyle yapacaksın… Balayına giderken bırak onu evde. Biz ev toplamaya deyip, gelip bakacağız.”
Annem hep uyarırdı beni kendini koru, kızlığını koru, erkeklerle konuşma, kendini öptürme… On dört, on beş yaşlarındayken bu uyarıları almaya başladığımda anladım; cinsel organın içerisinde bir şey var, buna dikkat etmem gerek. Bunu korumam gerek. Anneme kendimi ispatlamak için bezi özellikle evin orta yerinde bıraktım.
Ev içinde ihmal ve istismar yaşamış bir çocuk olarak dışarıda insanlar içinde nasıldın?
Ben çocuk gibi değildim. Dünyaya hiç gelmemiş gibi hissediyordum. Suçun bende olduğunu düşündüğüm için… Bir şeytan gibi bu dünyada olmaması gereken bir varlık gibi görüyordum kendimi…
Bakkaldan kendime bir şey alırken mesela ben bunu hak etmiyorum derdim. On iki, on üç yaşlarındayım şeker alacağım. Şeker benim neyime?… Diğer çocuklar hak ediyor ama ben hak etmiyorum şekeri derdim.
Çocuklar izledikleri filmlerden bahsederlerdi. “Kızla çocuk öpüşüyordu…” Utanıp sıkılarak anlatırlardı, bana garip gelmezdi.. Ne var ki öpüşmede. Tabi bilmiyorlardı bazı evlerde çocukların neler yaşadığını…
Kendimi güçlü hissettiğim dönem derslerimi toparlamaya başladım. Denizdeki o olaydan sonra, okumak ve o evden çıkmak zorundaydım. O eve ait hissetmezdim kendimi. Sofrada sığıntı gibi hissederdim kendimi. Olmamam gereken bir yerdeydim. Lokmalar boğazımdan geçmezdi. İçtiğim suyu bile hakketmediğimi düşünürdüm.
İnsanlarla iletişim kurmakta çok zorlanıyordum. İnsanlar çok büyük bir hata yapıyorlar mesela ben buna tepkisiz kalırdım. Çok ufak bir hata yapıyorlar çok büyük tepki gösterirdim. Farkındaydım sorunlarımın ama temelinde ne olduğunu neye kızdığımı anlayamıyordum. Çevremde benimle nasıl ilişki kuracağını bilemiyordu.
İnsanların gece oturmalarına gitmelerini de tuhaf bulurdum. Gecelerin benim için anlamı farklıydı. Geceler saklanılacak bir yerdi. Bakıyordum eşimin ailesi geceleri görüşüyorlar… Gündüzleri değil… İnsanların geceleri bir araya gelmemesi gerekiyordu, tehlikeliydi. Misafir gelmiş mesela ev kalabalık ben kafamda kuruyordum; işte ben bir odadayken, başka bir odada başka bir şey yaşanıyor olabilir… Ya da ben mutfakta çay doldururken, lavabodan çıkan bir erkek bana yanlış bir şey yapabilir…. Böyle bir durumda ya ben sesimi çıkartamazsam…
Evlendiğimizde hepimiz çocuktuk zaten… Kayınpederim kızlarını, gelinlerini kucağına alır, severdi. Tuhaf bulurdum. Gelinini niye kucağına alıyorsun ki? Babam bile bu kadar kötüyken sen nasıl geline karşı masum olabilirsin ki?… Beni de aynı şekilde sevmek istediğinde. “Yok yok bebek miyim? Ben öyle sevilmeyi sevmiyorum.” derdim.
Psikoterapi ve yüzleşme sürecin tam olarak nasıl başladı?
Ben terapi almadan öncede panik ataktan dolayı sık sık acil servisine giderdim. Tetiklenen bir şeyler olduğunun farkındaydım, tabi çevremdekilere anlatamıyordum. Ancak acilden psikiyatriste havale edildiğimde anlatırdım durumumu. Babamın yaptıklarını… Onlar da ilaç verip gönderirlerdi.
Geçtiğimiz bahar annemler koronaya yakalandılar. Karantina süreleri bitmeden beni temizliğe çağırdılar. “Hayır!” diyemedim… Normalde ben çok titiz davranıyordum korona önlemleri konusunda. Dört gün sonra benim test sonuçlarımda pozitif çıktı. İlaçları kullanmaya başladım. Ben de koronanın semptomları dışında anlamlandıramadığım bir rahatsızlık daha var. Geceleri yatıyorum kendimi çok tuhaf hissediyorum… Sürekli bir huzursuzum… Günlük hayatıma bakıyorum bir sorun yok. Koronanın etkileridir diye düşünüyorum…
İlerleyen günlerde yine uyuyamadığım bir gece, kafamda bir ses; “ Senin hayatında büyük bir sorun var. Çözmen gereken büyük bir sorun var…” Kalktım, düşüyorum; “Benim çözmem gereken ne var?…” O günlerde instagramda dolaşırken tesadüf bir videoyla karşılaştım. Sanırım benim yaşlarımda bir kadın. O da öz babası tarafından cinsel istismara maruz kalmış. Sizden önce onunla karşılaştım. İşte o an çözmem gereken sorunun ne olduğunu anladım.
Eşime izlettim videoyu. Sana anlatmaya çalıştığım buydu dedim. Eşim şok. Ben de aynı şekilde şoktayım. Geceleri yatıyorum, aynı şeyleri yaşıyorum… O dönem çocukken yaşatılanların hepsini, gün gün tekrar yaşadım… Kulağımda sürekli aynı cümleler… Ölmek istedim… Ama iki çocuğum vardı.
İyileştikten iki ay sonra, annem beni yazlıklarına temizliğe çağırdı. Kendisi yeni ameliyat olmuş, hava alması gerekiyormuş. Babam bahçeyi temizleyecekmiş, ben evi… “Ben iki çocukla temizliğe gidemem, parasını verir birisine yaptırırım.” dedim. Babam kabul etmedi. Ben kafamda kuruyorum yine. Babayla beraber gideceğim… Gece orada kalacağım… Gündüz kapı kapatılır… O kapı, demir… Ya bir şey yaparsa bana?… Ya öldürürsem kendimi?… Anneme gidemeyeceğimi söyledim ama yine kaygıdan sinir krizi geçirdim…
Son damla eşimle tartışmamız oldu. Bir gün mutfaktayım. Kızımla babasının seslerini duyuyorum. İçerideler. Koşa koşa geldim. “Siz ne yapıyorsunuz?… “Neden siz yan yanasınız?… Niye bu kadar çok gülüyorsunuz?… Gıdıklıyor musun çocuğu?… Ne yapıyorsun sen?…” Eşim beni tuttu bir silkeledi. “Kendine gel herkes senin baban değil. Ben böyle bir şey yapacak olsam kendimi öldürürüm.” Ondan sonra psikolojik destek almaya karar verdim.
Babanla yüzleşmeye karar verdin. Neler oldu anlatır mısın?
Babayla yüzleşme kısmı önemli, çünkü yeni bir travma sebebi oldu. Şöyle anlatayım. Üç aylık terapi sonunda az da olsa bu konuyla ilgili korkularımı yenmeye başlamıştım. Dokuz Ekim sabahı “Zamanı geldi!” diyerek, eşimle çocukları alıp babanın evine gittim. Çocukları babamların alt katta oturan babaanneme bıraktım. Babaanneme de; “Ne ses duyarsan duy asla, sende çocuklarda dışarı çıkmayın!” Üst kata annelerin evine çıktım. Kapıyı birkaç kere çaldım. Açmadılar… İçerde olduklarını biliyorum, bir hareketlilik var. Tekrar çaldım annem açtı kapıyı. Tedirgin. “Ne istiyorsunuz bizden!?” dedi. “Bir girelim, ne istediğimi anlatacağım!” İçeri girdik. Baba mutfakta oturuyordu. Babanın yanına gittim. “Ne istiyorsun söyle. Sonra siktir git evimden! Kızım değilsin! Bir daha buraya gelmeyeceksin, evlatlıktan reddediyorum seni!” dedi. “Ne demek reddediyorum senin reddetme hakkın var mı? Sen baba değilsin o hak bende!” dedim.
Telefonumu çıkardım, albümden çocukluk fotoğraflarımı gösteriyorum. Tesadüf, istismarın başladığı zamanki fotoğrafım.
“Sen bu çocuğu hatırlıyor musun? Ona yaptıklarını hatırlıyor musun?”…
“Ben bir şey hatırlamıyorum… Ben mi dedim sana etek giy!” dedi.
“Ne eteği ya sen neyden bahsediyorsun? Hepsini hatırlatacağım sana!” Başladım çocukken bana yaptıklarını anlatmaya. Beni susturmak için üzerime yürüdü, vurmaya kalktı. Eşim durdurmaya çalışınca, eşime vurmaya kalktı. Tezgâhta duran bıçağı aldı eline. (Normalde bizim evde bıçak tezgahın üzerinde bırakılmaz. Bıçak neden oradaydı bilmiyorum?) Bıçakla yürüdü üzerime. Eşim beni korumak isteyince, bıçağı eşime doğrulttu. Eşim itip bizden uzaklaştırdı. “Defolun gidin buradan!” diye bağırdı baba, anne de dışarı çıkardı. “Yalan söylüyorsun baban bir şey yapmadı!”
Dava sürecinde neler yaşadığını anlatabilir misin?
İlk önce bahsettiğiniz zaman yaşadıklarınızdan herkesin size destek olacağını zannediyorsunuz ama öyle olmuyormuş. Tek tek insanlar etrafımdan gitmeye başladı…
Eskiden insanlara nasıl açıklayacağım korkusu vardı. Şimdi diyorum, ne olursa olsun ben anlatacağım. Artık siz kaygı duyun. Etrafınızdan şüphe edin. Bizler anlatalım ki siz aşina olun bu konulara, yarın öbür gün evlatlarınız size bir şey söylediği zaman “Yok canım öyle bir şey yapmaz” demeyin. Böylece, çıktım bu yola…
UCİM’ den avukatlar destek verdiler. Davaya hazırlanırken adalet mekanizmasını işleten kişilerde çok bilgi eksikliği olduğunu gördüm. Mesela benim durumumda zaman aşımı yok. Öz baba anneyse yirmi dört yıla kadar dava açma süresi var. Benim zamanaşımının dolmasına daha dört yıl var…
Şahitlik yapacak kimse var mı dediler? Evin içinde. Şahitlik yapacak kimse yok. Vardı ama herkes geri çekildi. Annem zaten hiçbir şekilde dinlemedi beni. Kardeşim konuşmaya çalıştığında eli ayağı titremiş, panik olmuş… “Benimle konuşmasın. Gitsin karakola versin babasını, karakolda çözsün. Beni ilgilendirmiyorlar, ne halleri varsa görsünler” demiş. İlerleyen aşamalarda da “Yalan söylüyorsun, iftira atıyorsun, baban böyle bir şey yapmadı.” demeye başladı. Planlar yapmaya başlamışlar. Her şeyi satarız, başka şehre gideriz. Biz istediğimiz gibi yaşarız…
Kardeşim… İlk zamanlar beni destekliyordu. Ama babam ona “Sizi mirastan mahrum bırakacağım” deyince desteğini geri çekti. Onlar için mal namustan önce gelir… “Tamam abla sen bir şeyler yap ama miras hakkımıza da bir zarar gelmesin…
Ara ara değindin ama yine sormak istiyorum çocukken yaşadıkların aile ilişkilerini özellikle çocuklarınla ilişkilerini nasıl etkiledi?
Çocuklarımla ilişkilerimi…Yani çocuklarımı daha fazla korumam gerektiğini düşünüyordum. Özellikle kızımı… Bir taraftan da kızım annemin çocuğu gibi geliyordu bana. Annem sanki daha iyi korurmuş gibi… Sorumluluğunu almaktan korktuğum için böyle düşünüyordum galiba. Hani benim başıma gelen olay benim ihmalim yüzümden kızımın da başına gelirse bunu kaldıramazdım. Bu tutumum iki üç yıl kadar sürdü. Sonra, düşse de kalksa da kızımın annesi benim, koruması gereken benim, diyerek daha fazla ilgilenmeye başladım kızımla. Bu ilgi daha sonra aşırı koruyucu bir baskı şekline dönüştü. Ben mutfaktayım mesela, kızım salonda. Televizyon seyrediyor. Sesleniyorum kızıma; “ Ses ver anneciğim!” Ses yok. “Kızım iyi misin?” Yine ses yok. Sonra koşa koşa salona geliyorum. “Kızım iyi misin? Neyin var senin? Niye ses vermiyorsun?” “ Ya anne bir şey yok! Televizyonun sesinden seni duymamışım.”
Kızım bebek, ben yemek yiyeceğim mesela. İnsanlar kızımı kucağına almak istiyor -kadın olsun, erkek olsun- “Tutmanıza hiç gerek yok. Ben gayet rahatım” deyip çocuğumu hep kendi kucağımda tutardım. Neden bu kadar düşkünsün bu çocuğa der, anlam veremezlerdi.
Şimdi otuz altı yaşındasın ve geriye dönüp baktığında hayatını nasıl etkilediğini düşünüyorsun?
Geçenlerde bir şey yaşadım. Özellikle kış geldiğinde sık sık hamur işleri yaparım. Kızım yine hamur işi istedi. “Tırnaklarım uzun kızım. Uzun tırnakla yapamıyorum. Eldivenle de olmuyor.” “ Anne neden her zaman tırnaklarını uzatıyorsun?”. “Tırnaklarımı kestiğim zaman, ellerim dedenin ellerine benziyor.” Yıllardır neden tırnak uzattığımı bunu söylediğim an farkettim.
Ekim ayında otuz yedi yaşıma girdim. Hissettiğim?…Yaşamamışım ben…Geriye dönüp baktığım zaman, çocukluğum elimden alınmış, gençliğim elimden alınmış… Anneliğim alınmış… Şu an olanda gençliğimin son yıllarının elimden alınması…
Benim çocuğumdu ama ben kendi çocuğum gibi hissetmiyordum. Hatta bazen çocuğum babamdan gibi hissediyordum. Böyle bir şey yok… Ama doğduktan sonra bikaç yıl bu yüzden çocuğuma mesafem oldu… Dediğim gibi yaşamamışım.
Hiç yargılanmayacağını düşünsen, hiçbir kaygın olmasa insanların seni sadece destekleyeceğini düşünsen bu konuda ne yapmak isterdin?
Psikoloğa gidipte utanarak anlattığım, aklıma geldikçe benim suçummuş gibi hissettiğim, babamın bütün yaptıklarını, detaylarıyla herkese yazılı sözlü anlatmak isterdim. Sonra o adamın karşısına çıkıp herkesin duyabileceği şekilde bağırmak isterdim. “Bana bunları niye yaşattın!? Ben senin çocuğundum bana bunları neden yaşattın!?…”
Başka soracağın bir şey yok benim. Ama senin eklemek istediğin bir şey varsa hani bu sorular dışında
Sizin ve benim gibi bunu yaşayan insanlar aracılığıyla toplumda farkındalık oluşmasını istiyorum. Özellikle anneler için… Toplumun duyduğu hiçbir şeyi; kadına şiddet, çocuğa şiddet, istismar… kulak ardı etmemesini istiyorum. İnsanların böyle gelmiş böyle gider, demesini istemiyorum. Hep beraber güçlenmemizi istiyorum… Bu konularda araştırmalar yapılmasını istiyorum… İnsanların çocukları dinlemelerini çok istiyorum. Yalan söylüyor olsa bile. “Benim çocuğum neden yalan söyledi?” diyerek bunu ciddiye almasını istiyorum. Yalanında bir sebebi var. Önce kendilerini sonra çocuklarını sorgulamalarını istiyorum…Her şeyi sorgulamamız gerektiğini düşünüyorum.